18 Eylül 2009 Cuma

Günü Beklerken

E: Beni bir kere dinleyecek misin? Kulağınla değil ama gerçekten ne hissettiğimi anlamak için beyninle dinlemen gerekiyor.
S: Ben seni hep dinledim. Şu dünya üstünde senin kadar şizoid bir karıyı benim kadar iyi anlayabilen biri daha var mıdır acaba. O yüzden şimdi sorun çıkartacak yer arama. Konuşmaya başlamak istiyorsan da direk başla.
E: Beklide beni en iyi anlayan sensin ama sen gerçek beni görmüyorsun. Sevdiğin için, beni olduğum gibi kabul ettiğin için iyi biri gibi görüyorsun.
S: Al işte yine başladın. Sen ne kötü ne iğrenç nede aciz birisin her ne kadar kendini öyle görsen de değilsin. Hem ben seni sevdiğim için olduğun gibi kabul etmiyorum. Senin ne olduğunu gördüğüm için seviyorum.
E: …….Ya gidip gelmelerim. Dengesizliklerim, bir an seni üzmekten ölesiye korkarken bir an canını yakmak isteyişim. En sonunda ikimizde yıpranıp, sevgimizle boğacağız.
S: He ben çok mu normalim. Ne zaman gelip ne zaman gideceğini biliyorum, neden kendini çekip beni ittiğini de. Bazen çırpınmaktan ne kadar yorulsan da ikimizi de çekip çıkaracak gücü bulacağını da biliyorum. Sadece benimde senin kadar ince bir çizginin üstünde yürüyebileceğimi bilmeni istiyorum.
E: Biliyorum sadece sen “geçmiş” gibi davranıyorsun. Olmuş bitmişler gibi. Trapezin üstündeyken beni tutacağına emin olamadığım gibi. Güven hissini sevgiden daha sık hatırlatman gerekiyor. Sevgiyi her zaman hatırlarım ama arkamda olduğun hissi sıcak asfalta tükürmek gibidir. Sen tam ben aslanın azına girmek üzereyken hey buradayım elimden tut diyorsun. Bazen çok geç olabilir.
S: Özür dilerim. Ben fiziki yakındalıkla bazen bunun yeterli olabileceğini sandım sadece.
E: Birbirimizi anlamak, birbirimizi sevmek, güvenmek sonsuza kadar yetecek mi?
S: Konudan konuya atlamaya başladın. Uykun mu geldi?
E: Her şeyin sonu olduğunu bile bile yaşıyoruz. Bir gün elin kayacak ve beni tutamayacaksın, ya da aslanın azına düşen sen olacaksın.
S: Hiç kimse bir diğerini bırakmaktan vazgeçmese bir şey olmaz.
E: Kimse zaten vazgeçmez sadece tutmaya devam etmek eskisi gibi güzel hissettirmemeye başlar.
S: Düşündüğüm şey yapmıyorsun değil mi? Kafanda bırakmayı kurmuyorsun?
E: Saçmalama. Bu güzel gecede yanımda beni gerçekten anlayan erkekle birlikteyim. Bazen her gece burada bu köprünün altıdan akan su olmak istiyorum, düşündüğüm için ,“geçmiş” çok ağır geldiği için akıp gidemiyorum.
S: Senin sorunun hep bu oldu çok düşündün. Bazı şeyleri bir anda yapmak lazım.
E: Doğruyu söylüyorsun. Seni gerçekten bırakamayacak kadar çok seviyorum.
……………….

S: Ne düşünüyorsun?
E: Tahmin et…
S: Gün doğumunu bekliyorsun. Güneşle birlikte yeni bir sabaha başlarken tüm melankolini geride bırakıp huzur bulmayı bekliyorsun. Birazdan oturduğun taşla birlikte sende ısınacaksın ve her gün olduğun gibi ilk önce ayaklarını köprüden aşağı sallandırmaya başlayacaksın. Sonra bacaklarının arasından yavaşça eğilip suyun sütündeki ışınların balıklara benzediğini söyleyeceksin.
E: Tam olarak değil. Huzuru başka bir şekilde bulmayı planlıyorum. Hani sana bırakamayacak kadar çok seviyorum dedim ama bazen de senin canını acıtmak istediğimi söyledim. Bırakmama izin vermediğin zamanlarda senden nefret ediyorum.
S: Dengesizliğin bu işte iki dakika önce bana sarılıyordun. Az önce kafanda kurduğun için beni şimdi itiyorsun.
E: Beni madem bu kadar iyi tanıyorsun, beni bu kadar iyi biliyorsun, peki söyle o zaman bu gün güneşin doğuşunu neden beklemeyeceğim. He söyle hadi, bilmiyorsun hiçbir zamanda bilmeyeceksin. Düşünmeyi bırak dedin değil mi birazdan bırakacağım m ne olacak biliyor musun?
S: Sakin ol. Bağırmayı kes. Lütfen sakin olda konuşarak halledebilelim
E: Kapa çeneni ve bana bir kere olsun laf yetiştirmeye çalışmadan dinle. Asıl sen Sus.
……………………………………

S: Sakinleştin mi?
E: Hayır düşünmeyi bıraktım?
S: Seni Seviyorum.
E: Biliyorum o yüzden yapabiliyorsan elimi yakala?
S: HAAAAYIIIIRR!