31 Ekim 2010 Pazar

Benim Adım...

“Benim adım babasız kızların regli dönemi ve ben bağımlıyım”
Bağımlılığım daha anne karnında başladı. Orada o kadar yalnızdım ki çıkar çıkmaz içimde bir şeylere bağlanma, kendime bağlama isteği gittikçe büyümeye başladı. İlk önce bağlamayı denedim. Oyuncak ayılardan oluşan bir kalem vardı ama zamanla küçük düğme gözleri koptu, otobüs koltuklarında, mola yerlerinde unutuldu. Karşı komşunun oğlunu denedim ama taşındılar. İnsanları bağlamak oyuncak ayılardan da zordu demek ki benim kontrolümde değillerdi. Bağlanmayı dedim ilk başta benim için anlaşılması çok zordu. Duygularım güvenilmezdi, karşı tarafın duyguları bilinmezdi. Neyi nereye bağlayacaktım hem. Yazlıktaki çocuğu denedim zaman yetmedi, lisedeki elemanların hiç birini gözüm kesmedi. Artık yeter dediğim an bağlandım. Bir şeyi elde etmek istediğimde ondan ilk önce vazgeçmem gerekirmiş. Yıllar sonra bu söz benle beraber mutasyona uğradı, bir şeyi sevdiğin halde vazgeçmen gerekebilirmiş oldu. Bir sabah kalktım ve vazgeçtim. Ama kimse bana vazgeçerken canımın çok yanacağını söylememişti. Canım o kadar yandı ki bağımlılığım benden koptu. Acıyı dindirmek için daha küçük bağımlıklar denedim kesmedi. Aradan o kadar çok zaman geçmişti ve ben o kadar bulanıktım ki büyüdüğümü bile fark etmedim. Bir sabah yine kalktım ve artık nettim. Yoluma devam edecektim ama bağımlılığım arka cebime serçe parmağıyla asılmış. İlk başlarda fark edilmeyecek kadar hafifken zamanla sağdan soldan parçalar koparıp kendine yamamış. Zamanı geldiğinde arkama o kadar ağırlık bindi ki devam edemedim. Bağımlılığım çok yemiş hiç sıçmamıştı. Cebime taktığı serçe parmağı dallanıp budaklanıp kalbime saplanmıştı. Bu yüzden biraz destek için bağlanmaya karar verdim ama durumum o kadar vahimdi ki üzerine çullanmam kaçınılmazdı. Kaçınılmazı gören kaçtı sadece biri kaldı. Bende ona asıldım. Bağımlılığın cehennemi bir bağımlıya bağlanmakla başlar. Benimki cennetti her şey eşit her şey adildi. Sonra ben yasak elmaya göz diktim. O bakmazken alıyım dedim ayağım kaydı niyetimi açık ettim. Oysaki onunda gözü varmış, paylaşmam lazımmış. İlerleyen zamanlarda şekil şekil pozisyonlara girdik ama en başarılı olduğumuz kendi kuyruğunu yiyen yılan pozisyonuydu. Elmaya olan hamlem bununla ödüllendirilmiş olsa gerek. Birbirimizi yedik yedikçe yetmedik tabi. Bittik. Bir sabah lanet olsun ki yine uyandım bu sefer bitik bir şekilde ve vazgeçmeye bile gücümün kalmadığını anladım. Sonra beklemeye başladım belki ilahi bir güç gelirde kafama bir şeyler fırlatır diye. Bir kaç keçi bir kaç balık geldi çerez neyim fırtlattılar gülüp gittiler ama güç müç gelmedi. Sonra beklemek, beklerken tükenmek, özlem duymak, yoksunluk belirtilerimin yanında attaki kelebek gibi kalınca bağımlılığımı kendime fitil yapıp ateşledim. Güç güçtür. Bir sabah uyandım ve böylece bundan da vazgeçtim.
“Benim adım kendi götünü yiyen yılanın doğum kontrol hapı ve 7 gündür temizim.”
7 günde hiç bir şey yaratamadım yedi günde hiç bir şeyi de yıkamadım. Bağımlılığım yok, gücüm yok, hislerim yok öylece lanet elma ağacının altında oturmuş aşağı doğru taş atıyorum. Bazen çok sıkılırsam tükürüyorum. Ne de olsa havaya uçan kendi cennetimdi.