6 Nisan 2011 Çarşamba

Depresif Pollyannalar Birleşin!

Dönemimiz geldi, depresif pollyannalar dönemi her bahar deri değiştirir gibi değiştirdiğimiz kabuğumuzun çatlama dönemi. Maskelerimizin sonbahar yaprakları gibi düştüğü dönem işte bu. Hep bu dönemlerde çok üşürüz, hep bu dönemlerde çığlık atasımız gelir, hep bu dönemlerde saçmalarız. Dilledirmeye korkarız yalnızlığımızı büyüyüp bizi gece uykumuzda boğmasın diye. Biri bize sarılsın diye içten içe çığlıklar atarız, ama birine bu kadar yaklaşamayacak kadarda kırılganızdır. Küçükken kablolu yayın kesildiğinde çamaşır makinesini izlemek gibidir hayatımız. Minimumda yaşarız hayatımızı. Çektiğimiz her nefes az gelir ama idare ederiz. Sert mizacımızı yatağın altına düşürüp, beyaz atlı prensler beyaz gelinlikler hayali kuracak kadar yumuşarız. Sonra bunları düşündüğümüz için kendimize kızar, çikolatayla intihar etmeye çalışırız. Geçici  diye bu durumumuz ,sağımıza solumuza küçük tebessümler atarken, kalbimizi kıranların kafalarını baltayla yarma, penislerini çekiçle ezme hayalleri kurarız. Tüm duygularımızı banyo perdesinin arkasına tıkar, bu durumdan ıslak banyo perdesinin vücudumuza değmesi kadar rahatsız oluruz ama sesimizi çıkaramayız. Geceleri soğuk yatağa girdiğimizde uyuyamaz evin mutlaka bir köşesinde acil durum uyuma kiti olarak saklanan bir şişe şarap, votka, viski çıkartır tek başımıza içeriz. Dışarı çıktığımızda eğleniyor gibi yapabilmek için sınırlarımızı zorlar alkol komasından bir dakika önce karşımıza çıkan ilk maymunun sırnaşık hareketlerine boyun eğer ama yatağa gidemeyecek kadar çok içtiğimiz için olduğumuz yere kusarız. Yalnızlığımızı, eskileri, sıkıntıları, gece karabasan gibi üstümüze oturan herkesi kusarız gözyaşlarımızla. Etrafımızda sadece dönemimizi yaşayanlar ve yaşamış olanlar kalır. Bize ancak onlar katlanabilir, anlayabilir. Çok verimliyizdir bu dönemlerde beynimiz hiç olmadığı kadar üretkendir. Yazarız,çizeriz, hiç yapamadığımız bizi mutlu eden becerilerimize geri döneriz. Başka türlü dışa vurumayız kendimizi. Keskindir sözlerimiz, delicidir çizgilerimiz, yaralar kelimelerimiz. Ezmek isteriz dünyayı ayaklarımız altında. Ezerizde ama kimse görmez ama kimse duymaz. Sonra havalar ısınmaya başlar, güneşi sararız kendimize, birbirimizi sararız. Tüm depresif pollyannaları birbirimize yamarız ki o dönemin kemiklerimize işlemiş soğuğunu bir an önce bünyemizden atalım diye. Takarız maskelerimizi, giyeriz öz güvenimizin seksi elbisesini. İşte o zaman ortamın .mına koyarız. Az kaldı bekleyin geliyoruz.