18 Ocak 2009 Pazar

Kuyruğum, Kuyruksun, Kuyruk

Her sabah uyandığımda ayağım bir taşa takılmışta düşmüşüm gibi hissediyordum. Sanki tüm o düşüş anını yaşamış, hiç bir yapamayacağımı anlamış ve vücudum hangi parçası üstüne düşüceğime karar vermişim gibi. Ve hep göğsümün üstüne düşüyorum, nefesim kesliyor. Ellerim acıycak diye korkup göğsümü ortaya koyuyorum ne büyük aptallık. Sonra kafamı çeviriyorum onu görüyorum bir dahaki düşüşte ellerimi kullanmam için bir sebep veriyor. Homoerektustan itibaren yani eller serbest kaldığından beri elleri birşeyler için kullanıyoruz. Yemek yemek, bişileri tutmak, duygularımızı aktarmak, birine dokunmak hissettmek, biri öldürmek, bir şeyleri çalmak. Çok amaçlı yaratılmış uzuvlar. Uzuvlar evet.Peki ya evrimleşme sırasında ek bir uzuv olarak kuyruğumuz olsaydı. Bilğiniz kuyruk ya işte, maymunlarınki gibi; tırmanmak bir şeyleri tutmak, karşı cinsi etkilemek için kullanılan. Şöle düşünelim bir sabah kalkıyorum aynanın önünden geçerken onu görüyorum. Kıçımda, kıçımda demiyim tam olarak kuyruk sokumumun hemen üstünde yaklaşık bir buçuk metre civarında saçlarımla uyumlu olsun diye kırmızı röfleler attırmışım üstüne. Sokağa çıkıyorum herkesin bir tane var . Emo bir hatun geçiyor yanımdan kuyruğunda piercing var. Yaşlı bir amca geçiyor aklar düşmüş kuyruğuna.Yaşlı kokoş teyzeler kuaförden çıkıyorlar. Saçlarıyla birlikte kuyruklarınıda yaptırmışlar belli. İki sevgili kuyruk kuyruğa yürüyorlar caddede. Trafik durmuş bir minübüs şöförü elinde levyeyele bağırıyor, suratı kıpkırmızı olmuş kuyruğu hızlı ve ritmik sallanıyor. Meydandaki heykellerin bir elinde tüfek arkalarında kuyrukları sallanıyor. Yürümeye devam ettikçe kuyruklu doğal manzaralar. Sonra uzaktan bir kuyruk çarpıyor gözüme. Parlak kısa tüyleri var. Sonra sahibini görüyorum. Hoş bir çocuk bana doğru geliyor. Ona bakmıyormuş gibi yapıyorum. Kuyruğu titretiyor benim yanımda geçerken, çapkın bakışlar atarak. Kuyruğumu çaktırmadan kıvırıyorum. Umrumda değilsin gibisinden nazlı nazlı yürüdükten sonra hala bana bakıyormu diye baktığımda taşa takılıyorum. Düşüş anı, seçim meselesi... Ellerime karar veriyorum. Düşüyorum, ellerim sıyrıldı bu seferde,kanıyor. Gözlerim yaşarıyor acıdan, çaktırmıyorum. Kahretsin kuyrukta bir işe yaramadı. Uyanıyorum yine onu görüyorum. Acımı unutuyorum bu sefer daha kullanışlı bi uzuv keşmetmeliyim. Kuyruk çok sakıncalı dikkat dağıtıyor. Bir dakika durun ya aptallık işte yanıma niye onu almıyorum. Düşerken beni tutacağına eminim. Sabah uyandığımda hissettiğim duygu bu . Güven.Beni tutacağını bildiğim ama adını koyamadığım şey. Ellerimin bana verdiği biyolojik güven gibi, onunda bana verdiği ruhsal güven. Aptallığıma verin işte bazen rüyalarımda çok dalgın uyuyorum. Uyandığımda bunların hepsini yazmayı unutmasam iyi olur. Hatırlarım değil mi? Yok yok o varsa yanımda kesin hatırlarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder